Hafızamı aldığın yerdeyim

Bazen bir kitaptan, filmden, bir şiirden bir cümle kalır insanın aklında. “Hafızamı aldığın yerdeyim” de bunlardan biri.

Cenk Gündoğdu’nun Evvel Leyla şiirinden bende yer eden bir cümle bu. Nasıl da güzeldir, anlamlıdır Evvel Leyla bütünüyle elbette..

Cenk Gündoğdu, tanıma imkanı bulduğum olağan üstü bir şair. Şiir benim yaşama biçimimdir diyor. Kendisi de öylesi derin, saf, çalışkan bir insan.

An… Günümüzün moda terimi. Herkes “an”ı yaşa diyor ya, Eckhart Tolle, Şimdinin Gücü kitabında buna sporculardan örnek vermiş. Özellikle adrenalini yüksek sporlar.. Dikkatinizin kaydığı an tepe taklak olabilirsiniz. Başka bir ana gitme şansınız yok.

Elbette “an”ların kökleri geçmişe dayanıyor. Geleceğe de bir tohum barındırıyor.

Atom bombası dediğimizde, aklımıza ilk önce o mantar şeklindeki duman bulutu gelir. 6 Ağustos 1945’te o zamanlar yarbay olan Paul Tibbets, Enola isimli uçakta düğmeye bastığında saatler 08:15’i gösteriyordu. Anında 45.000 kişi öldü, 100.000 kişi etkilendi. Sonra Nagasaki… Daha fazla can gitti…

Paul Tibbets, 2007’de 92 yaşında öldü. Atom bombasından hayatı etkilenen insanların hikayelerini duymaya yetecek kadar uzun yaşadı. Acaba aklında hangi an kaldı diye düşünüyor insan. Düğmeye bastığı an mı, yola çıktığı an mı, emri aldığı an mı?

Bazen biz de ruhsal patlamalar yaşıyoruz. Sabır sabır, ya da umut umut… Bir gün bir şey düğmeye basıyor, minik bir hareket ya da söz.. Bum!.. Sonra bu patlama anı akılda kalıyor. Hangidir asıl olan? Bir zaman önce yaşanan bir olay mı? Onun bir gün önce yaşanan tekrarı mı? Arada için için yeşeren tohumları mı?

Yoksa yıllar önce serilmiş hayat toprağımız mı? Hayat toprağımızın içindeki yaşanmışlıklar mı? O toprağın içine karışan, sağlıklı tohumları bile kendinden eden, üzerimize serpilen gübreler mi?

Yaşadıklarımızda; toprağımıza bakarak, aynamıza sorarak mı aramalıyız o patlama “an”ının pan-zehirini?

Kendimiz.. Sağ-lıklı salim halimiz… Sırrımız… aynanın sırında, onun ardında giz’li olmasın?

O zehiri içimizde tutarsak, çevremizi zehirlemez miyiz?

Soğanın cücüğüne erişmek için her bir katmanını yırtıp atmak gerekmez mi? Çoğlık çığlığa…

Yeniden cücük, yeniden kabuk… Evvel soğanın kabuğunda mıdır, cücüğünde mi?

Büyüyerek çoğalmak, çoğalarak büyümekse… Büyük patlamanın sonucu ortaya saçılmak değil miydi hayat? Civcivin yumurtayı kırması, tırtılın kozasını yırtması…

Güzele yolculuk değil midir herşey?

Bırak geçmişi… Önce en geçmişi… Hayat seni seviyor.

Cenk Gündoğdu’nun Evvel Leyla şiirini aşağıdaki videodan izleyebilirsiniz. Ece Dizdar seslendirdi. Kenan Erer müziğini yaptı, ve birlikte görüntüye döktük.

Sevgiyle kalın.

Yüksel Çilingir