Can çıkmayınca huy çıkmazmış. Ya da huylu huyundan vazgeçmez… Ama ezberlerin bozulması gereken bir zamanda yaşıyoruz.
Ne demiş Mevlana: “Dün zekiydim, dünyayı değiştirmek istedim. Bugün akıllıyım, kendimi değiştiriyorum.” Peki akıllanmak için daha ne gerekiyor?
“Bir musibet bin nasihatten hayırlıdır” demiş atalarımız. Koronadan daha büyük musibet mi olur?
“Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi” demiş Kanuni Sultan Süleyman. Cihanın muhteşem dediği insan.
Toplum sağlığı, Atatürk’ün kurtuluş savaşının yanında öncelik verdiği en önemli konulardan biri olmuş. Tam da cumhuriyetin kurulduğu yıl:
“Efendiler! Geçen yıl (1923) boyunca bütün ülkeyi kapsayan bir sağlık örgütüne başlanılmıştır. Zamanımıza dek genel sağlığın uğradığı savsaklamanın derecesi; savaşım yoluna girildikçe, daha belirgin ortaya çıkmaktadır. Önümüzdeki yıl bile tüm sağlık savaşımı için özellikle önlem almak gereklidir. Özellikle sıtmaya karşı, başlı başına bir savaşım devresine girilmesi Yüce Meclis’in göz önünde bulunduracağı önceliklerden sayılsa yeri vardır. (2. Dönem 2. Toplanma Yılını Açarken, 1.11.1924, Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri Cilt 1 sf: 352)
Ve de hayat bazen tersten öğretiyor. Hastalık dünyaya Çin’den yayıldı. İlmi bulmak için oraya bakmanın tam zamanı. Alınacak çok ders var. “İlim Çin’de de olsa alınız” demiş peygamberimiz de , en uzak yerde bile olsa…
İnsanların inanmak istediği şeye inandığı bir zamanda, herkese bir şey var. Sağlık, duyarlılık ve bilim ortak payda..
Astrologlar 2020 yılı için yıkım yılı diyor. Ezberler bozulacak. 2021 ise yeniden inşa dönemi. Ama temeli düzeltmeden inşa edilen bir şey ne kadar dayanır?
O nedenle alışkanlıklarımızı gözden geçirmenin tam zamanı. Şekile değil öze bakma zamanı. Birbirine yakın olan, gidip gelen, sarılan, dokunan insanlarız. Ama bunun özünde birbirini sevme, sayma, dayanışma var. Bu öze sahip çıkma adına şimdi birbirimize mesafe koymamız gerekiyor.
Saygı, dayanışma… Yaşlıları sokakta dışlamak, haşlamak bize yakışıyor mu? Hepimiz yarının yaşlısıyız. Evden çıkma demek kolay, çıkanla dalga geçmek yerine nedenine bakmaya çalışmalıyız. Keyfi ise anlatmalıyız.
Evde kalmak zorunda olmanın pek çok yüzü var. Evine ekmek girmeyen insan ne yapsın? Tam da somunumuzu ikiye bölme zamanıdır.
Evde sıkılma fotoğrafları ve videoları.. Koronayı makaraya almalar.. Uff, şunu da bunu da yapamıyorum, öteliyorum diyenler. Gözünün önünde pırıltılı hayalleri, hayıflananlar.. Hastalıkla cebelleşen insanlar bu paylaşımları görünce nasıl hissediyordur? Yoğun bakıma mahkum olanlar; içeride kendileri, dışarıda sevenleri ölüm korkusu yaşayanlar. Yakınlarını kaybedenler… Onlara da korona muamelesi yapıyor olmayalım?
Bir şiir dizesi şöyle diyor:
“Zaman dondu, şimdi tercihlerimizle başbaşayız”
İçimizde tam şu anda ne var? İşte onunla yüzleşme ve öze doğru değiştirme fırsatı. Ha gayret insanoğlu, insankızı!…
Sevgiyle kalın..