Madalyonun iki yüzü

Bir görünen bir de görünmeyen yüzümüz var. Bazen kendimiz bile görmez oluyoruz. Öyle kaptırıyoruz ki kendimizi!..

İş hayatında mesela, aynı şeyleri yapa yapa hataları görmemeye başlıyor insan. Hata yapmasa bile aynı kalmak yetmiyor bazen.. İşletme körlüğü deniyor. Etkileri, işler kötüye gittiğinde ortaya çıkıyor.

Özel hayatta da.. Gördüğümüz bir şeyler bizi bir araya getiriyor. Ama her insanda görünenden fazlası var. Bazen kendi gördüğünden de fazlası. Yaşadıkça gelişiyor, ortaya çıkıyor. Yanımızdaki, karşımızdaki de anlasın istiyoruz, olmuyor. 

Tarihe baktığımızda da her şeyin değiştiğini görüyoruz. Dünya değişti diyoruz. Ama dünyanın gün be gün değişerek şu andaki haline geldiğini, kendi dünyamızda da aynı şekilde değişiklik olduğunu kabullenmekte zorlanıyoruz.

Sonra “seni ben yarattım, kıymet bilmiyorsun!” Eh, biraz fazla… Aslında hayatın akışı içinde hepimiz birbirimizi besliyoruz.

Peki baştan birbirimizi tam anlıyor muyuz ki sonradan anlayalım? Hepimiz o ana kadar ne öğrendiysek, ona göre değerlendiriyoruz her gördüğümüzü..

Paradigma diyorlar buna. Bu sözü günlük hayatımıza Doğan Cüceloğlu soktu. En azından benim hayatıma.. Şöyle tarif ediyor hocamız: “Paradigma, bireyin iç ve dış dünyasını (kendisini ve etrafını) yorumlama, algılama ve bilme süreçleriyle ilgili tüm etkenlerin yarattığı, örgütlü ve dinamik düşünsel sistem, düzenektir.”

Günlük hayatta belki “kafamızdaki şablon” diyoruz buna. Örneklerden birisi: “Kadın trende oradan oraya koşturan çocukları zapt etmiyor. Hiç oralı değil. İlk bakışta çocuklarına sahip çıkmıyor gibi görünüyor. Halbuki eşinin ölüm haberini almış, çocukları üzmeden bunu nasıl anlatacağını düşünüyor.” Sonra, “hay Allah, kusura bakma” diyoruz.. Baştan kusur aramasak!.. 

Şarkı ne diyor? “İçiyorsam sebebi var.” Adam içiyor. İçmese daha iyi olacak belki.. Ama hemen ayyaş muamelesi yapmak da doğru mu? İçini deşsek kim bilir neler çıkacak!..

Ne diyor bir başka şarkı?

“Senin derdin dert midir benim derdim yanında

Hiç kimsede gördün mü böyle dert hayatında

Otur şöyle yanıma dinle bak dertlerimi”

Belki beterin beteri var deyip halimize şükredeceğiz.

Bir zaman sonra vazgeçiyoruz belki anlamaktan. Hatta anlatmaktan da.. Ne diyoruz; mahrem. Elif Şafak’in Mahrem kitabında da kendini anlatmaktan vazgeçmiş birini görüyoruz.

“Bazen hayatınızın belli bölümlerinin, kişiliğinizin bazı yönlerinin görülmesini bilinmesini istemezsiniz. Onlar size özel şeylerdir. Kimi zaman tanrıdan, kimi zaman toplumdan saklarsınız, kapalı tutarsınız bu şeyleri. Görmesini istemediğiniz varlıklar kişiden kişiye değişir. Ama sonuçta bir mahremiyet vardır. Saklama arzusu vardır. Herkesin gizli, kendince mahrem saydığı yönleri mutlaka vardır. Bu yüzden mahremi ben, görülmesini asla istemediğimiz, saklamak için üzerine titrediğimiz alan olarak tanımlıyorum. Mahremiyetin ifade ettiği şeyler kişiden kişiye değişir. Herkesin kendine has mahrem saydığı alanları vardır.”

Mahrem sözcüğünün Türk Dil Kurumu’na göre üç farklı anlamı bulunuyor. Birinci anlam; yakın akraba olması nedeniyle nikâh düşmeyen kişi. İkinci anlam; başkalarının duymaması, öğrenmemesi gereken, gizli olan şey. Üçüncü anlam olarak ise sırdaş demektir deniyor.

Ama insan bu, paylaşmak istiyor. Sevdiği insana açıyor kendini. Sonra bakıyorsun gitmiş.. Olsun, yaşanan anlar güzel. Ama şu lafı etmese: “Merakımı giderdim.” Ya da “hevesimi aldım”.. O kadar da değil…

Ayla Dikmen’in şarkısı.. Anlamazdın… 

Ailesinin şarkıcı olmasına izin vermeyeceklerinden korkmuş, anlayış göstermezler diye düşünmüş. Ama İlham Gencer’in desteğiyle kendi radyo programını yapmaya kadar da gitmiş. Parla Nur İsmiyle radyoda şarkı söylerken, ablası babalarına dinletmiş. “Böyle güzel söylese kızım da şarkıcı olsun, ne var” demiş o da.. Sonra kendi adını kullanmaya başlamış Ayla Dikmen.  23 yıl da gönül nikahıyla yaşamış Enis Berki’yle.. O da kanserden erkenden yatağa düştüğü günlerden son nefesine kadar yanından hiç ayrılmamış. Hala gönlünde onunla nikahlı.. 

Aslında açık sözlü ve açık gönüllü olmanın kıssadan hissesi  bir hikaye… Cesaret istiyor elbet.. Birbirimize cesaret vermeyi de.. Ama doğrudan öte ne var? 

Bütün derdimiz kendimizi anlatabilmek, anlaşılabilmek… Ama her şeyin en hayırlısını dileyelim anlamayanlara da…

Ülkü Dursun bu şarkıyı ne güzel yorumlamış!.. Aşağıdaki videoda izleyebilirsiniz.

Sevgiyle kalın.

13 Haziran 2020
yuksel_cilingir