1980 öncesi Türkiye’de sağ ve sol siyasi gruplar arasında mücadele sürerken, bir de sessiz sedasız bir grup vardı, islami görüsçüler. Onlara yeşiller denirdi. Rivayete göre yeşil giymek sünnet sayılıyor.
12 Eylül ihtilalinden sonra serbest piyasa ekonomisine geçtik. Amerikan doları günlük hayatımıza girdi, zengin semtlerde kiralar dolar cinsinden olmaya basladı. Ögrendik ki kapitalizmin rengi de yeşilmiş. Yeşil, en çok da dünyada çevreci farkındalık ve eylemlerin rengi oldu. Yeşiller hareketinin geçmişi Kanada’da 60’lı yıllara dayanıyor. Sonra 1971 yılında “birkaç kişinin, kiraladıkları kırık dökük bir tekne ile nükleer denemeleri protesto etmek için Alaska eyaletinden Amchitka’daki nükleer deneme sahasına gitmeleri ile Kanada’nın Vancouver şehrinde” Green Peace – Yeşil Barış örgütü kuruluyor. (Ref: https://tr.wikipedia.org/wiki/Greenpeace)
Yeşiller hareketi kısa zamanda politikanın içine de giriyor. 1974’de Fransa’da René Dumont’un başkanlık adaylığıyla gıyaben siyasi arenada yerini alıyor, 1984’de partileşiyor. Huzurun rengi yeşil, İran’da da 2009 seçimlerinde İran Baharı diyerek muhalefetle beraber anılıyor. Günümüzde, Yeşiller siyasi hareketin belirleyici bir unsuru haline gelmiş durumda. Çünkü, insan neslinin bindiği dalı kestiği artik daha net görülüyor. Bu da Yeşiller’in hareket noktası.
Belçika’daki yerel seçimlerde de Fransızca konuşan Ecolo ve Flamanca konuşan Groen partileri, bölgesine göre gerek kendi başlarına gerek koalisyon halinde seçim hazırlıklarında kendinden sözettiriyor. Biz de Visitant Seçim Özel Programı kapsamında, diğer partilere olduğu gibi, ECOLO Grup Başkanı ve Brüksel Bölge Milletvekili, St. Josse Belediyesi 1. sıradan adayı Zoe Genot‘a mikrofonumuzu uzattık. Zoe Genot, 18 yıldır bu bölgede oturuyor.
Visitant: Neden seçimlere giriyorsunuz?
Z. Genot: Öncelikle müthiş bir belediyeye sahibiz. Küçük bir belediye, fakat renkli bir hayat ve dinamik bir gençliğe sahip. Bir çok insanın düşündüğünün aksine, parası olan bir belediye. Oturanlar az gelirli, fakat belediyenin kendisi zengin. Büyük binaların ve otellerin ödedikleri vergiler sayesinde, belediyenin kasasına çok para giriyor. Bu yüzden yapılması mümkün çok sey var. Ancak belediye şu anda çok kötü idare ediliyor; para harcama şekli, yeni belediye binası yapılması, alınan yardımların kullanılmamasi ve benzeri… Benim için temel amaç belediyeyi sağlam idare etmektir. Yetkin insanları, eşit ve adil bir şekilde işe almaktır. Kayırmacılık, eş dost politikası olmadan. Kısacası, yetkin bir kadroyla insanların çıkarlarını korumaktır. Sonuçta insanlar bizden neler istiyor? Bizlerden okul istiyorlar, dershaneler.. Kaliteli konutlara ihtiyaçları oluyor.. Gençler icin iş.. Sokakların güvenli ve temiz olmasını istiyorlar. İnsanlar bizden bunu istiyorlar, yeni belediye binası değil. Mesela belediye bütün mahalleyi restore etmek için 12 milyon avro aldı. Sadece 6 milyonunu kullandı. Geri kalan 6 milyonu iade etmek zorunda kaldı. Yarım kalan binayı Brüksel bölgesinin parasıyla restore edebilirdik. Ancak, bu fırsatı kaybettiğimiz için şimdi St. Josse’da oturanlar bunu ödemek zorundalar.
Visitant:Siz bu sorunu nasıl çözeceksiniz? Bu konudaki düşünceniz nedir?
Z. Genot: St. Josse’da olağanüstü şeyler icat etmek gerekmiyor. Başkalarının başardıklarını örnek almak lazım. Schaerbeek’e baktığımızda daha az gelirle daha güzel bir çevre ve okul imkanı sunuyor. Öteki belediyelerdeki güzel örneklerden ilham almalıyız diye düşünüyorum. Mesela St. Gilles’de, belediyenin internet sitesinde iş ilanlarını bulabilirsiniz. İşe alma prosedürleri uygulanıyor ve muhalefet bu kuralları kontrol ediyor. Herkesin eşit olması ve eş dost politikasının son bulması için böyle çalışılması gerekir.
Visitant: İlk yapmak istediğiniz şey ne olacaktır?Z. Genot: Bizim için en önemlisi St. Josse’da kurallara uyulması ve herkesin eşit olmasıdır. Her vatandaş belediyeye gelip sorunlarını, derdini söyleyebilir ve buna göre çareleri, kuralları anlatabiliriz. Eğer ki kurallara uygun değilse, buna çare bulabiliriz. Fakat birisi için evet, öteki icin hayır kuralı olamaz. Vatandaşlar arası, kökeni ne olursa olsun, artık eşitlik olması şarttır.
Visitant: DHKP-C’yi desteklediğiniz ve Türkiye’nin Afrin harekatıyla ilgili hoşnutsuz olduğunuz konusunda söylentiler var. Ne diyorsunuz?
Z. Genot: Belirli insanların Türkiye politikasını St. Josse’a getirmelerini çok şaşırtıcı buluyorum. Çünkü konumuz bu değil. İnsanları ilgilendiren konular daha ziyade çocuklar icin kaliteli okullar, daha güvenli ve sürücüler için uygun yollar ve benzeri konulardır. Ancak Türkiye politikasıyla ilgili söylemek istediğim; Sosyalist Parti ile aynı çizgideyim. Sosyalist Parti de tıpkı benim gibi, Yeşiller ve tüm ilerici partiler gibi, kurallara saygı duyulmasını istiyor. Ve kuralların, insan haklarının her yerde aynı olması gerekir. Türkiye’de, Ermenistan’da, İsrail’de, Filistin’de, herhangi başka bir ülkede benim için önemli olan budur. Aynı yaşam standartlarının uygulanması ve saygı duyulmasıdır. Ve bir çoğu unuttu, ama birkaç sene önce Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne katılması için destek veren ilk parti Yeşiller Partisi’ydi. Çünkü, o zaman özgürlüğe giden bir yoldaydı ve bu dinamiği desteklememiz gerektiğini düşünüyorduk. Ben, DHKP-C veya başka bir örgütü, sivillere saldıran hiç bir örgütü desteklemem. Bana göre sivillerin güvenlik hakkı temel şarttır. Bu da başka bir şeyle dengelenemez. Ancak Belçika karmaşık bir ülke, bunun farkındayız.
Visitant: St. Josse farklı insanların bir arada ve barış içinde yaşamasına güzel bir örnek olabilir mi?
Z. Genot: St. Josse’da mükemmel olan bu çeşitliliğin iyi gidiyor olmasıdır. Örneğin buna kendi sokağımda, sokak şenliklerinde şahit oluyorum. Tüm komşular katılıyor; Türkler, bizler, yaşlı Belçikalısı, Faslı kadını… Her biri masanın etrafına toplanıyor ve bu da barışçıl değiş tokuşlara, çocukların ve komşuların birbirini tanımalarına fırsat veriyor. St. Josse’un da bu yönde ilerlemesini sağlamalıyız. Sonuçta hepimiz burada huzur içinde yaşadığımız için şanslıyız ve bunu mutlaka korumalıyız.