Seçim dedikleri!

Kader bize seçenekler getirir, biz tercihlerimizle ham olduğumuz seviyeden pişme yolunda ilerleriz.

Bunu yaşarken, herşeyin hızla tüketildiği çağımızda, kararları da daha çabuk vermemiz gerekiyor. Koca bir ülkenin ve içindeki yaşamların etkileneceği bir seçimde de, karar vermek için acele etmek gerekiyor. Söylemleri verilerle değerlendirmek, satır aralarını iyi okuyabilmek gerekiyor. Seçme becerimizi geliştirmeden, şeffaf bir ortamda ve önyargısız bakmadan bunu gerçekleştirmek kolay değil.

Biz de burada Türkiye’deki seçim için oyumuzu kullandık. Belçika’da otururken Türkiye icin oy kullanabilcek yurttaşlarımızdan yaklaşık %60’ı oy kullanmış görünüyor. Belli ki seçim icin calışanlar bu seçimi kazanacaklar. Bunun seçimden sonra da herkes için çalışmak şeklinde devam etmesini diliyoruz.

Belçika’da 14 Ekim’de yerel seçimler var. Bunun için nasıl hazırlanılıyor?

Yurttaş tarafından bakıldığında, partiler gerçekten halktan insanlardan yardım istiyor. Ben de bu çalışmalara seve seve katıldım. Birinde yoksulluk, yalnızlık (yaşlı nüfus için önemli bir sorun), evsizlik konularında bir çalışma grubunda görüşlerimizi projeye dönüştürdük. Bir diğer çalışma grubunda, çeşitlilik ve cinsiyet eşitliği konularında deneyimlerimizi paylaştık ve eylem planına dönüştürdük. Bir başka grupta ise şehir planını önümüze serip her sokak, her köşe, hatta belli başlı kurum ve binalarla ilgili düşüncelerimizi ortaya koyduk.

Belçika’da oy kullanabilir nüfusun 3’te 1’ini sadece oturum izni olan ama Belçika yurttaşı olmayan insanlar oluşturuyor. Ve gecen seçimlerde bunların sadece %4’ü oy kullanmış. Bu bağlamda ilginç olan iki konu var: Birincisi dil konusu… NATO, AB ve büyük şirketlerin merkezlerinin yer aldığı Brüksel Bölgesinde çoğu kişi Fransızca ve Flamanca bilmeden yaşayabiliyor, çünkü kurumlarında bu dil kullanılıyor. En büyük başağrısı da eve gelen resmi evrakları anlayıp işlemleri yerine getirmek konusunda yaşanıyor. Seçmen listesine kaydolmak gibi yapmasan da olur gibi gorünen işlerle ilgili kağıtlar da bir kenara atılabiliyor. Bu nedenle, bu nüfusu seçmen listesine alabilmek için gerek sokaklarda kayıt ederek, gerek partiler düzenleyip kayıt köşesi açarak hummalı bir calışma var.

Yanı sıra, uzun vadeli olarak İngilizce’nin resmi iletişim dili olmasi için de ciddi bir calişma var. Yasal işlemlerde olmasa da, o noktaya kadar olan süreçte İngilizce’nin kullanılabilmesi öneriliyor. Bu arada, seçim konusuyla doğrudan ilgisi olmasa da, ilkokulda Türk çocukları için Türkçe dersi olduğunu da hatırlatmalıyım.

Bir diğer konu ise 5 yıl Belçika’da oturduktan sonra alınabilen kalıcı oturum izniyle herkesin yerel seçimlerde oy kullanabiliyor olması. Bunun içinde ben de varım. Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı ama burada oturan biri olarak, yaşam şartlarımla ilgili söz söyleme ve yerel yöneticileri seçme hakkına sahibim.

Sözün özü, kendi kültürel değerlerine saygısı olanın ve saygı bekleyenin, genel anlamda kültür kavramına saygı duyması gerekiyor. Bunu gözlemlemek, birden bütün olabilmek, bütünün içinde bire yer açabilmek keyif veriyor.

Bugünkü YouTube bağlantımızda, Brüksel Bölgesinden sorumlu Ulaştırma Bakanı Pascal Smet’in iki konuşması var:

1. Brüksel Bölgesindeki Türk nüfusa hitaben ve ağırlıklı olarak Türklerin gittiği bir mekanda, onların anladığı Fransızca dilinde, nasıl renklerimizi koruyarak bir oluruz, anlatmaya çalışıyor. Aynı gece tabii Türkçe konuşmalar da oldu.

/a>wTNAN3XycFDb7vP2yuDpF

2. Brüksel bölgesinde ağırlıklı olarak NATO, AB kurumları ve uluslararası şirketlerde çalışan kişilere, Brüksel’i daha çevreci bir şehire çevirmek için bugüne kadar neler yaptıklarını ve vizyonlarını İngilizce anlatıyor.

/p>

Sevgiyle kalın.

http://www.bursa.com/makale/secim-dedikleri-3787/

8 Mart 2019
yuksel_cilingir