Nasılsın sorusuna verdiğimiz cevaplardan biri, bomba gibiyim.
75 yıl önce atom bombası atıldı Hiroşima şehrinin üzerine. Şehir demek insan demek elbet. O sırada 300 bin insan vardı. Yaklaşık 80 bin hayat anında söndü.
Bir alev rüzgarı süpürdü şehri. Deyim yerindeyse sözüne örnek, yerle bir oldu. İnsanlar adeta eridiler. Tutundukları yerler ellerine yapıştı, elbiselerinin desenleri vücutlarına işledi. Yere gölgeleri iz yaptı.
Atom bombası ilk kez denenmişti ya, sonuçları önemliydi tabii. Amerikan bilim adamları yardım adı altında Japonya’ya doluştu. Neler olduğunu incelediler. Onlara yıllarca yetecek kadar malzeme çıktı. Ama yaşanılanları gazetelerde yayınlamak, yakınmak yasaktı. Sansür vardı…
İnsanlar radyasyon ne demek bilmedikleri için bulundukları yerlerde kendilerine sığınacak yerler yapmaya çalıştılar. Dokundukları her şey radyasyon taşıyordu halbuki. Radyasyonlu gıdaları tükettiler, suyu içtiler. Günlerce süren açlık ve susuzluktan sonra sağ kalabilenler elbette.
Ve sonra nesiller boyu sürdü etkileri. Sakat doğan çocuklar, kanser ve başka adı konamayan hastalıklar…
Ne savaşlar ne bombalar bitti. Ama radyasyon dedik ya, sonra radyasyonla ilgili Çernobil faciasını yaşadık. O bomba değildi, ama bomba gibiydi.
Çernobil’deki patlamayı yaşadığımızda radyasyonun ne demek olduğunu biliyorduk. Ama bu kez sansürün başka bir türünü yaşadık. Dönemin Sanayi ve Ticaret Bakanı Rize’de çay içerek kameralara poz verdi. Sonra da gönlü rahat Ankara’ya döndü tabii. Ama pek çok Karadenizli masum insanın kanser olup hayata veda etmesine engel olamadı.
Ve tesadüfün böylesi, Hiroşima’nın 75’inci yıl dönümünde Beyrut’taki amonyak deposu patladı. Bomba gibi. Ateş oldu, düştüğü yeri yaktı.
Bomba gibiyim demek gelmiyor insanın içinden. Allah ölenlere rahmet, kalanlara sabır ve güç versin.
Sevgiyle kalın.