Farkında mıyız?

Bilmek ile uygulamak arasında farkın…

Evrende sürekli bir titreşim yayılıyor ve telepati ile bize geliyor. Telepati neydi? Uzaktan algılama.. Bir anı mesela.. Biri kulaklarını çınlattı… Bir şarkı takılıyor insanın aklına. 

Acaba onun da kulakları çınlıyor mudur? Yoksa o şarkıyı bir başkası için dinliyor olmasın? Telepati yaşadığımız. Evrenden gelen bir titreşim. Birinin aklından geçen bir melodi, şansımız varsa bizim için. Diplerden bir yerden geliyor belki, hatta hiç yaşamadığımız anılardan. Belki iki nesil öteden gelen bir türkü. Kim bilir?

Ne diyordu Sezen Aksu?

“Kendini seçemiyorsun, bırakıp kaçamıyorsun, yazmadığın bir hikayede, uzun ya da kısa vadede, az biraz keşfediyorsun.”

Jung, içimizde karakterimizin gölgesi vardır diyor. Kendimiz olduğunu sandığımız şeyin zıttı. Bir karanlık tarafımız. Hep çatışıyoruz onunla. Ama kendi kendimize kalsak iyi, arayıp buluyoruz birilerini. Aslında iyi de yapıyoruz, görüp anlamak gerek. Ama anlamak da yetmiyor, değişmeyi göze almak gerek. Yoksa hem kendimize, hem karşımızdakine eziyet. Başkasının canını yakarken aslında kendi canımızı da yakıyoruz. Acımadı ki desek de.

Daha ne diyordu Sezen Aksu?

“Ne gemiler yaktım, o kadar yandı ki canım, sonunda karşıdan baktım, ne göreyim, kendime yıldızlardan daha uzaktım.”

Farkındalıkla başlıyor her şey. Kendimizi kabul etmekle. Ama eyleme dönüşmezse arafta debelenip duruyoruz. Üstelik kader her seferinde daha sert vuruyor, ta ki direndiğimiz o her neyse kendimizle ilgili, onun belini kırana kadar.

Kader döngüsünün farklı tarifleri var. Japonya’daki inanca göre kadınlar 30-32, erkekler 40-42 yaşları arasında üç yıl yüzleşiyor hayatla. Yakudoshi deniyor, kötü yıl ya da yaş anlamına geliyor. İpi ne kadar gerdiyse o zamana kadar insan, geri dönüşü o kadar sert oluyor. Hele bu dönemi aynı olmakta direnerek geçirirse, hayatının kalanında daha beter depremler, tsunamiler bekliyor onu.

Benim ne günahım vardı demek de mümkün. Affetmek, özür dilemek de. Çığlıklar atası geliyor insanın, duvarlara vurası yumruklarını.. Ama kendimiz yapamıyorsak başkasından nasıl bekleriz? 

“Öteki olabilmeyi, yerine koyabilmeyi, geride durabilmeyi, öğreniyorsun.”

Belki bu hayatta, belki bir başkasında. Evrenin bir dengesi varsa, biz de onun bir parçasıysak, neden olmasın?

Sevgiyle kalın.

18 Eylül 2021
yuksel_cilingir