Kâğıttan hayatlar

“Şimdi bana kaybolan yıllarımı verseler…” Işıl Yücesoy okumuş, Sezen Aksu Sokağı’nda. Yine aldı götürdü bir yerlere. 

İki sevgilinin ayrılmasını anlatıyor. Ne kadar zor gelirdi değil mi? Ya da geliyor. Yıllar var oldukça, birileri onları kazanmış olacak, sonra arkasından bakacak. 

Kaybolan yıllar geri gelmediğine göre, ne yapmalı yenilenmek için? Beyaz bir kâğıt, yeni bir sayfa? O boş görünen sayfa, “yazdığın yeri kâğıt deyip geçme, tanı” diye bağırıyor adeta. Neler saklı o beyaz örtünün altında, Allah biliyor, yok saymak mümkün mü? Hele kalemler! Tükenmez kalemin mürekkebi cebimizde akmaya çoktan başlamış, sığmıyor anlatmak istedikleri. 

Sil baştan başlamak? Hayatı sıfırlamak? Sabit kalem ile yazılmış yazılar. Hani dilimizle ıslatınca dile gelen kalem. Silinmez ki!  Peki ya sıfır neyin nesi? Seninki bir yerde, benimki bir başka, onunki bambaşka yerde başladı hayatlarımız. Alnımıza çoktan yazılmış, teşbihte hata olmaz, bol sıfırlı hayat senedi.

“O zaman bir şarkı söyle” diyor Işıl Yücesoy. “Ah bu şarkıların gözü kör olsun” diyor bir başka şarkı. “Alırım başımı giderim, efeler gibi” diyor bir diğeri. Nereye kadar gider insan?

Çoğumuz Doğan Cüceloğlu’yla İçimizdeki Çocuk kitabında tanıştık. Bize içimizdeki çocuğu hatırlatıyordu. O hiç büyümeyen çocuğu. Hele annesini kaybettiğinde, hiç büyümediğini bir kez daha anlayan çocuğu. Bir videosunda “annen yok, kimsen yok” diye gözyaşı döküyordu Doğan Hoca. Dilerim annesine kavuşmuştur ve artık kimsesiz değildir. Efeler gibi karşılamıştır anası onu.

Kâğıttan Hayatlar, Netflix’de Can Ulkay’dan yeni bir film. Kâğıt toplayan çocukları anlatıyor. İçindeki çocuğu hiç dışarı vuramayan çocukları. Bali içince annesine kavuşan çocukları. Bir dilek tut dediklerinde, “ben ölmeyi diledim” diyor birisi, “büyüdüğümde ölürsem, annem beni tanıyamaz”. Hepsinin özlemi aynı.

İnsanın göbek bağı hiç kesilmiyor. Annesini kaybedince bir ayağı öbür dünyaya uzanıyor. 

Zira, “her bir dertten alâ, yaman ayrılık”.

Sevgiyle kalın.

21 Mart 2021
yuksel_cilingir