Marifet

Karabatak deyince ilk anda bataklıkta yaşayan bir kuş türü gelirdi akla.  Oysa hızla suya dalışındadır ismindeki keramet. 

Ama güçlü yanlarımız zaman içinde zayıflıklarımız haline gelir ya, başka yönlerimizin gelişmesini engeller… Karabatak kuşunun kaderi de bu özelliğinin etrafında dönmüş durmuş. 

Oturmuş şair bir gün suyun kenarına, yazmış;

“Kısmetini 
Suda bulur  
Karabatak 

Nereden girer 
Nereden çıkar 
Bilene aşk olsun 

Avcı da sevmez ya 
Av kokar diye 
Kendini görür 
Kolay değil 

Göçer karakuş 
Tebdil-i mekan 
Yüreği kanatları 

Konar göçer 
Göçer konar”

Evet, ava giden avlanır misali, avcılar karabatak kuşunu ipe bağlayıp balık yakalatır, ağzından alırmış. Sonrası?..

Benzer bir durum kabak çiçeği için var. Güneşi görünce dayanamayıp sonuna kadar açar ya kabak çiçeği.. Hatta güneşi görünce duyduğu heyecan, köklerini sarıp sarmalayan toprağı unutturur.. İşte onu yolmak isteyen insanların beklediği an!..

Oturmuş şair tarlanın kenarına, dinlemiş;

“Sanma ki kaybolurum 
Toprağın altında 

Dört mevsim varım
Aldanma yapraklarımın döküldüğüne
Yenileri gür çıksın diye

Sen yağmurum ol 
Beraber yükselelim gökyüzüne 
Bulutlar çiçek açsın 

Arı ol bal vereyim sana 
Tohumlarım coşsun 
Kelebek ol 
Beraber renklenelim”

Bakmış durmuş, durmuş dinlemiş, dillenmiş yeniden;

“Her şeyin bir anlamı var da 
Bedelini bilmeyiz ki 
Başkasına söylemek kolay da 
Nedenini bilmeyiz ki”

Sevgiyle kalın.

Yüksel Çilingir

30 Mayıs 2019
yuksel_cilingir