Sen ve ben

Her gün güneş doğuyor. Her gün tazelendiğimizi hissediyoruz. Ama beden eskiyor aslında. 

Birden bir melodi çınlıyor insanın içinde. Seni bana vermediler diyor mesela Sezen Aksu. Sensiz içime sinmiyor.

Sen kimsin? Ben kimim?

Sen belli ki mutluluğa giden yolda benim mayamsın. Ruhuma girince, öylece gevşeyiveriyorum. Peki, sen nereye girdiğini biliyor musun? 

Aynanın karşısına geçtiğinde, beni görmeye gelirken kafandan neler geçiyor? Sana bunları sorarken aslında kendime soruyor olmam gerek. Ne hissediyorsam benim ruhumdan çıkıyor. 

Bir, yataktan kalkarken olan ben var. Dünle bugün arasında, rüyalarda harmanlanmış halim. Bazen kendini taşıyamayacak kadar ağır.

Sonra, sana hazırlanan ben var sırada. Aynanın karşısında seni düşünürken, elbette aklımda kendimi sana nasıl göstereceğim var. Yok yok, art niyet yok. Sevgimi nasıl gösteririm var.  Azıcık güzel görünmek var. Hepsi kendi sınırlarımda elbet. Ne boyum uzayacak, ne saçım savrulacak rüzgarda.    

Ama sonra, ben ne yaparsam yapayım senin gördüğün ben var. Kafanda kim bilir nerelere oturttuğun. Neresi varsa oraya elbet. Ben biliyor muyum orayı? Kader biliyor.

Etti mi üç!..

Sonra bir de benim bile arada görüp şaşırdığım ben var. Bazen derinlerden ben buradayım diyor.

Velhasıl, sadece ikimizin olduğu yerde bile sekiz kişiyiz. Ve bunlar habire değişmekte. Başkalarını saymıyorum bile. 

Beni siz delirttiniz mi diyordu Cem Karaca? Delirip sıfırlamalı belki.

Sonra, “gözlerim arıyor seni, benim çocuk sevgilimi” diye gidiyor şarkı. O çocuk ben miyim, sen misin? Hangi zamanların mirasını taşıyoruz içimizde? Ya da kimleri? Bir hayata sığar mı?

Olduğu da kader, olmadığı da. Kısmetse olur.

Ol dedi, olduk.

Sevgiyle kalın.

24 Aralık 2020
yuksel_cilingir