Sonsuzlukta yolculuk

Bir yandan biz her şeye bir anlam yüklemeye çalışıyoruz. Diğer yandan hayat habire kendi anlamını bize hatırlatıyor. Bilgi tecrübeyle oluşuyorsa, tecrübeleri anlamadan hayat hakkında bilgimiz var diyebilir miyiz?

Dünyaya birey olarak geliyoruz. Bir tane. Bir rakamı da bütün dillerde bir çizgi. Roma rakamı dediğimiz Latince kökenli ifadesi: “I”. Roma yapılarının sütunları gibi. Bir rakamı, Çin alfabesinden geliştirilmiş olan Japonca’da da tek bir çizgi, ama yatık şekilde: “—“.  Tıpkı başını eline yaslayıp yan yatan Buda heykeli gibi. Ve de bizim ‘bir’imiz. Arapçadan gelen ve modern dünyanın benimsediği yazılışıyla: “1”. Sanki bir şeylere tutunmaya çalışıyor. 

Sonra yalnız yürümüyor tabii hayat. 1+1 oluyoruz. Roma rakamına baktığımızda iki tane I yan yana geliyor: “II”. İki sütun. Japoncada da iki düz çizgi, ama üst üste: “二”. Paralel hareket etmeyi simgeliyor adeta. Modern sistemde ise biraz farklı: “2”. Sanki tabanı sağlama almışız, ama üstüne biraz kıvrılarak devam etmişiz. 

Sonra çoğalıp gidiyoruz. 2+2= 4. Romalılar dört beşin habercisidir diye düşünmüş. Beşi ifade eden V ile birleştirip “IV” demiş dört rakamı için. Japonlar bir kare yapmış önce, sonra sanki perde gibi iki çizgi daha eklemiş: “四”. Hayata evimizin penceresinden bakıyoruz diyor. Modern sistemde ise bir denge arayışı var: “4”. Tek ayak üstünde durarak taşımaya çalışıyoruz hayatın yükünü. 

Sonra yine çoğalmaya devam. 4+4= 8. Romalılar hala beşi baz almış, ama çoğalarak: “VIII”. İmparatorluğun genişleme doğasından belki de. Japonlar ise  başa dönmüş: “八”. Birbirinin karşısında eğilmeyi öğrenerek. Bizde iki çember var birbirine yapışmış: “8”.   

8… İki çember… İki boşluk… 

“Tekerleğin göbeğini

Otuz çubuk bölüşür

Ortasındaki deliktir

Onu yararlı kılan

Bir testi yaparsın

Çamurdan

İçindeki boşluktur

Onu yararlı kılan

Pencereler kapılar

Oyarsın odaya

Oyuklardır

Onu yararlı kılan

Olandan kâr gelir

Olmayandan yarar”

Böyle anlatmış Lao Tzu. 

Zenginlik kayboluşta diyor. Sıfırın tam ortasında. 

Ya da yan yatsa bizim sıfırlar, hafif gevşeyerek. Al sana sonsuzluğun simgesi: “∞” 

Senin dediğin mi olacak benimki mi? Adeta bir yarış. Sonra kopuş. Ama koptuğun yerden sen de ayrılıyorsun. Yine tek bir çizgi, yine baştan say topla. Halbuki işin aslı dairenin sınırlarında değil, içindeki yaşanmışlıklarda. Sonsuz yolculukta yaşayarak öğrenmekte. Beraberce…

Sevgiyle kalın.

16 Kasım 2020
yuksel_cilingir