İngilizcede göçmen kuş için “migratory bird” deniyor. Bir de “visitant” var. O da göçmen kuşlar için kullanılıyor, ziyaret eden gibi bir anlamı da var.
Özünde göçebe olan insan, tabii yerinde duramıyor. Ama bu aidiyet ve güven duygusundan da kopamıyor. Nasıl kopsun, hepimiz bir insan kümesinin, ailenin üyeleriyiz.
Mağduriyet ve fedakarlık edebiyatı; insanlığın kaçışı, popülizmin çıkışı…
Cennetle cehennem arasında bir yer, bir oluş deniyor Araf için. Günah ve sevaplarımız eşitse ortasında duruyoruz. Değilse?…
Bursa demek sadece İskender kebabı ya da kestane şekeri demek değil. Asırlık tadı almadan Bursa’ya gitmiş sayılmazsınız derim…
“Kelebekler özgürdür dediler, Ben de kelebek olmayı seçtim”
En çok tartıştığımız şeylerden biri, kendimiz olmak.
Bundan daha büyük bir söz olur mu? Ama biz 3’üncü şansı çekirgeye çok görüyoruz. Halbuki hayatın tamamı sonsuz sayıda düşe kalka ilerlediğimiz bir süreçten oluşuyor.
Kırklareli’nin bir köyü.. Boş boş baktı etrafa. Sonra alaca karanlığa. Her zamanki yıldızlar, her zamanki çapkın bakışlar.
Miskin miskin uyuyordu ya… Bir yandan da birşeylerin farklı olduğunu hissediyordu. Huh huh haa… Dünyası tersine döndü birden. Ayrılık vakti geldi dedi bir ses, içinden mi dışından mı anlamadı. Beraberdi demek ki. Özgürsün dedi bir başkası. Tutsak mıydı o zaman?..